Deneme bir iki
Deneme bir iki
Deneme üç dört
Deneme beş
Deneme altı yedi
Deneme sekiz
Olmadı tekrar
Olmadı sil
Annem olmasa ne olurdu diyor; çamaşır yıkamak, kahvaltı hazırlamak dışında ne değişirdi?
Bir komedinin içine azıcık dram sıkıştırmışlar.
Bende şöyle diyorum; siktir git!
Yani tam da bana söylenecek bir şarkı bestelemişsin. Kolayoluyor mu böyle saçma sapan yaklaşmak hayata?
Deneme dokuz
Deneme on
Bir yerden sonra saymak anlamsızlaşıyor. Bu yüzden kaçtayız unuttum. Baya oldu sanırım. Yani, sonuçta sürekli böyle yanılıp durmak birsonraki denemeyi başlatıyor.
Bir otobüse binip, gittiğin hiçbir şehri beğenmediğini düşün.
Elbet bir yerlere aitizdir değil mi? İçimi böyle rahatlatabilir miyim?
Kafamı köprücük kemiğinin tam üzerine yaslıyorum. Kafamı köprücük kemiğinin üzerine yaslamamla çekmem arasında geçen birkaç saniyede,bunun ne kadar acı olduğunu kabullendirmeye çalışıyor beynim kalbime. Böylesi bir kavgada kazanan olmuyor, kaybeden olmayınca.
Hiçbir zaman bir savaşın içine girmek istemedim. Hiçbir zaman sonuna bakmadım başlangıçlarımın.
Gitmem gereken yerle, olmam gereken yer arasındaki uçurumun mesafesi nedir?
Telaşlanmış olmalıyım siktirip gitmem gerekince. Neredeyim? Şartlı refleks mi? Nereye geldim? (yo hayır bunu daha önce denemiştim.)
Buraya gelmeyi gitmem gerektiğini bilmemden çok önce koymuşum aklıma. Binmem gereken otobüsten yanlış bindim gerekçesiyle indim.
Gitmem gereken yerle, olmam gereken yer arasındaki uçurumun mesafesi nedir?
İkinci otobüsün parası bile ayrılmış bir kenara. Cüzdanımın bu cüretkarlığı ne olacak peki? Çünkü başka nedenler edinip gözler önüne sermek yapabildiğim tek şey. Psikolojide buna ne diyorlar? (yükleme sürecinde yanlılık?)
Gaza getiren bir şarkı açıyorum. Böyle yürümeyi seviyorum. Şarkının arkasına hayatımın filmini çekmeyi, yani tüm olan biten sığdırıp mutluson yürüyüşündeymişim gibi.
Şarkı bitiyor, ben gerçeğe dönüyorum. Asansör düğmesine basıp hiç gelmeyecek hayalimi bekliyorum. Asansör geliyor, hayalim gelmiyor.Olsun diyorum.
Garip bir öğleden sonra… bu saatte burada olmama şaşıyorum.
Bu saatte nereden nereye geldiğime bakıp şöyle diyorum; geri dönmek için mi kaçtın? Peki, geri dönüşümün sahtekarlığı hayatımın neresine yeredinmiş?
Zile basmakla asansörün düğmesine basmak aynı şey. Gelmeyen yine hayalim.
İçeriye geçip koltuğa oturuyorum. Bir çok şeyin aynı oluşuna rağmen bir çok şeyin farklı oluşu? Böyle gelmek, öyle gitmemden ötürü. Biliyorum. Bir yerlerden bir şeyler gidince kalanlar aynılığından bir şey eksilmiyormuş. Eksilmek… Ne acı kelime. Hepimiz biraz eksiliyoruz. Ben bazen inancımı sorgulayıp, en çok onun eksilişine seviniyorum. Çünkü inanmak, üstelik pes etmeden, körü körüne. Bir insana inanmak-kanmak….
İçeriye geçmek dışarıda kalmaktan daha zormuş. Çok iyi bildiğini yeniden yazıyor insan böyle olunca. Koltuk eskisi kadar rahat gelmiyor. Sesini duyuyorum. Biraz yetiyor, biraz eksik kalıyor. Ben buraya neden geldim diyorum. Bağırıp çağırıp saçma sapan cümleler kuruyorum. Sesim duymayan kulağında kenetleniyor. Bende susuyorum. Hissettiklerimin çokluğundan konuşamıyorum. Hiçbir şey hissetmediğimde de konuşamam. İkisinin arasında biryerde durabilmek sandığından daha zor. Bak yine yapamadım diyorum. Tekrar vazgeçeceğim.
Deneme son.
Gitmem gerek görüyorum. Koltuktan kalkıyorum, belki de hiç oturmamalıydım. Haydi görüşürüz diyorum. Ne aptal cümle. Görüşeceğiz elbet.İstediğimizde. Tekrar asansöre biniyorum bu kez eve gidiyorum. Arkada bıraktım çoğu şeyi. Bir başka öğleden sonrasına kadar. Güzel bir hayali…