Belki kendimi tamam,evet, bu diye tescilledikten sonra, bakış açımı yargısız farkedip, kabullendiğim zamanlardan itibaren,süregelen sorulardan biri idi bu.
Korku.
Sevginin arkasına korkusuzca sığdırdığımız kelime. Kendimizi kandırmacalarımızdan birisiydi onlarca kelime ve cümleler arasında.Farkedişim epey meşakkatli olmustu fakat kavradigimda daha yucelmiş hissetmistim,yalan yok. Yalan bir şey varsa korkunun, sevginin arkasina usulca yerlestirilemedigidir. Korkumuz, güvensizligimizin mermisidir aslında. Güvensizliğimizin, süpheciliğimizin belki egomuzun incinmesinin.. Basite indirgemek icin de toplum dilinde kalıplaşmış “kaybetme korkusu” nu atmışız ki ortaya herkesin dilinde. Öyle değilmidir, o kadar BENcil olmuşuzki, o saf duygularimizin ardina usulca korkuyu yerlestiririz. Narsistlik zehrinden bir damla ile. Kandırdığımız tek şey kendimiz olduğunu o kadar unutmusuz ki döngünun icinde kaybolmusuz. Güçlülüge baglar olmusuz en aciz gücsüzlügümüzü. Ölümden bahsetmiyorum, annene, babana,ailene korku dolu cumleler kurarmisin? Hayır,koşulsuzdur çunku,ailene karsi zirhin aciktir, egon dusuktur. Kacisimiz kendimizden..Dilimize doladigimiz bu sey zehirdir,bile istege zehirleriz kendimizi… omur boyu surecek bir asansor korkusunu buna yeğlerim, en azindan o iceride kaldigin 20 dakikayi unutup icine girmeyi cesaret edebilecek ihtimalin yasadigin surece olur…