Saatlere, dakikalara hatta saniyelere sığan sayfa koşuşturmacası…
Bitti…
Yine bitti…
Ve hep bitecek…
Terkedilmiş hissettiriyor bana kendimi. Gönlümü pembe bir pamuk şekerin huzurlu tadıyla sarmalanmış halinde gibi hissederken o bitişindeki tahta çubuk görüntüsü gibi umut kırıcı bir şey kitabın arka kapağı.
Başlarken heyecanla başlıyorum. İlk önce elime alıştırıyorum, sonra evirip çevirip her bir sayfasını kapağını kalınlığını, ferahlığını, en önemlisi kokusunu hissediyorum hücrelerimin en derininde. İlk açtığımda her bir kelimeyi özenle okuyup, çok kırılgan bir vazoya benzer haliyle taşımaya çalışıyorum. Biraz ilerledikçe engel olamıyorum sayfaların akışına. Bambaşka bir hayatta var oluyorum. Bambaşka bir role bürünüyorum. Kapak sol tarafa devrildiği anda ben ben olmaktan çıkıp kitaptaki hayatı yaşayan biri gibi oluyorum. Orada nefes alıyor orada doyuyorum. İlerliyorum ve bitişe doğru yaklaştıkça içim acıyor yeniden yavaşlamaya çalışsam da oradaki hayatın gecesine gündüzüne kapılıveriyorum.
Ve bittiği anda bende bitiyorum. Oradaki hayatımın bitişine hitaben yaşadığım boşluk beni kendi hayatıma alışmakta bir süre zorlukla karşılaştırsa da başka yeni bir kitapta yine kendimden arınmışlığımı süslüyorum. Ya kitaplara bitişi ve başlangıcı arasında nefes alamayacak kadar bağlıyım ya da kendi hayatımın içinden kaçmak istercesine kitaplarda varım…
Bahriye Eldemir