Her vicdan aslında kendi yalanını büyütür. Hayatı anlama çabamızı irdelerken aslında deli olduğumuzu farkederiz birden, çünkü anlaşılacak bir hayat yoktur ve anlamsız bir sürü şeydir yaşadığımız. Nedenler niçinler niyeler zihnimizi yorarken sürekli yeni sığınaklar yeni limanlar ararız. Kendimiz; olduğumuz hiç birimiz kendimiz değilzdir belkide, yüzlerce maskeyle gezdiğimizi hep sonradan fark ederiz …ve sonra kendini aramaya başlıyor insan neredeydi bu neredeydi bu …kim ? ben ….ben neredeydim… diğer teki çekmecede olmayan bir çorap gibi…yatağın altına bakarken fark ederiz kendimizi bir yerlerde unuttuğumuzu ve ilk maskeyi taktığımız günü hatırlamaya çalışırız çünkü ilk maskeyi taktığımız yerde unutmuşuzdur kendimizi ve orası çok geridedir artık. Ya sonra son maskeyi çıkarttığında ne kalacaktır senden geriye, ya hiçbir şey yoksa …ya maskeyi çıkarttığım an bomboş bir surat görürsem aynada, ya da aynada bile yoksam….
ben maskelerle mutluyum yalanını söylersin kendine…mutluluk maskem neredeydi nereye koydum onu ???? onuda kaybedersin…ilk gün kaybettiğin gibi maskelerinde birer birer kaybolmaya azalmaya başlar, takacak daha az masken vardır artık. Yaşadığımız sanrılar bir hastalık derecesine nüksettiğinde mi delirmiş oluruz. hata koleksiyonumuzun en iyi parçası olmaya aday hatalar yaparız.Birini öldürmeye alışmak birini öldürmüş olmak gibi bir hal alır ki ben asla bir katil değilim… alışkanlıklar basit şeylerdir…kendi vicdanımı yaraladığım gün başladı bütün sanrılar…ve vicdanımdan özür dilemek anlamsızlaştığında o olmaya karar verdim. Ama sorun şu ki “O” nun kim olduğunu hala bilmiyorum