İncecik hüzünlü bir sevda çiziyor gülümseyişin,
üstelik ardından ilk defa yalnız kalışım değil bu.
kent usulca siyah tırnaklarının ucundan sarhoş bir geceye teslim olmuş
yanaklarında kül rengi bir utangaçlık vardı
nasıl da kaybolmak pahasına tüketmiştik bütün mahrem anılarımızı
korkağın cesareti gibiydi sevmek
Belki bakışlarının değdiği yeni bir başlangıç
yeni bir yılgınlık
belki mutlu olacaksın
belki her zamankinden daha kahpe
neden sen her arkanı döndüğünde bu kadar güçsüzleşiyorum sanıyorsun
belki de hala gözlerine bakabiliyorken daha bir kolaydı sana sövmek
küfürler tanrıyı yoldan çıkarıyor
sanki kent sensiz kalmış
kalabalığı ürkek adımlarla darmadağın
sanki kent seni unutmuş
karanlık bir sükütun tükenişimizi hazırlamasına vesile..
Çıkıp gel
çıplak bedenini simsiyah bu korkak kış gecelerinden sıyırıp
tırnaklarının ucunda nemli bir slim montekarlo olsun
dudağında chivas sarhoşluğu
öpüşürken titreyelim
çünkü; korkağın cesareti gibiydi sevmek
çünkü adım adım daha yoksul, daha şehvetli ve erdemsiz bir şeye dönüşecek bu sevda..
Tanrı sözcükleri böyle zamanlar için yaratmış olmalı
sahra yada Arap çöllerinde başı boş bir serseriyim ben,
sırf bir kadını ondan çok sevdim diye cezalandırmak, benim sözcüklerle bütün ilişiğim.
oysa ki sen kadın;
simsiyah bir geceyi kana revan etmeden evvel
bana şiirin neden koyu kahve bir yalnızlığa büründüğünü anlatmıştın,
hani gençliğin aceleciliğinde sevmek alaycıdır ya
biz de alay edermiş gibi acılar çekerdik.
alay edermişcesine seviyorum seni
korkakça..
Berzah..