Mısraların sesi vardır
Fısıldar kelimelerin ötesinden.
Bilinmez zamanın içinden açılan bulunmaz kapının
Paslı menteşelerinden gelen.
Bir yaprak üşür dalında
Bir su damlası ürperir,
Rüzgarın Hû sesinden.
Bir dua mırıltısı Tanrı’nın kulaklarına işleyen
Ve titrer bütün yıldızlar
Aşkla atan yüreğin gümbürtüsünden
Mısraların sesi vardır
Çekicin dövdüğü çeliğin çıplak teninden gelen.
Damımış kor ateşi külleyen demircinin terinden,
Nasırlı ellerin yoğurduğu hamurdan pişen
Ekmeğin sıcak buğusundan süzülen.
Kuduz bir köpek gibi
Kanlı, köpüklü dişlerini
Gösterip hırlayan,
Tepelerin üstünden işlemeye başladığında
Karanlık, batıdan gelen.
Yükselen çığlıktır vahdet
Delmek için kör, kokmuş nefesini karanlığın
Doğu’dan yükselen
Mısraların sesi vardır
Çarkların arasında ezilen insanların kemiklerinden gelen.
Satılırken Vatan karış, karış
Silkindiğinde bayrak!
Emeğini, ekmeğini, yurdunu bilen
İnsanların bilincine balyoz gibi inen
Muhammed, Isa, Musa, Ali aşkına
Vahdet, ittihad, vatan aşkına avaz avaz
Meydanların ketum, soğuk taşlarını delen mısraların
Sesi vardır.
Sesi vardır mısraların
Zalimin sarayını yıkan, tahtını deviren
Ve şah damarına yapışan kenenin başını ezen
Mısraların sesi vardır.
Yasin İzgi