Akrep ile yelkovan arasındaki zaman ipleriyle örülmüş salıncakta sallanıyordu küçük kız. Eğer ip kopar da yokluk kuyusunun zalim sularının kollarına bedenini bırakırsa ruhunun, saatin her bir tik tak sesiyle, bir mum misali yanarak eriyeceğinden habersizdi. Hayat kitabından silinmiş bir harf kadar değeri vardı sadece. Sessizlik kalbini bir duman bulutu gibi boğuyordu. Melek olup kanatlarıyla zaman ağını delip geçmek ve kendi sonsuzluk ağını örüp orada hapsolmak istiyordu. Tıpkı tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi o da gerçeklik kozasını yırtıp rüyalarını resmetmek istiyordu. Gözlerini peri masalı gibi ütopik bir dünyaya açarak uyanmak istiyordu. Ta ki saatin tik tak sesi zihninde yeniden canlanıncaya kadar… İşte o zaman, mantık ve hayalden örülmüş ve kör düğüm olmuş bir labirentte tekrar uykuya daldı.