Senin yüreğinde Sitare, bin yıllık meskenlerim var benim. Kayboluşlarım, yakarışlarım, ‘Nerdesin?‘ Diye çığırışlarım. Korkumdan doğan bi umut ruhuma dokunan, saran, sarmalayan sarmaşıkların var. Gök kubbede duyulmayan seni seviyorumların. Umudum var sitare. Bitmeyen kaygım. Çoklu sevdalarım var. Sen varsın canımın en bi içinde. Kursağıma takılan. Ha desem çıkacak dilimden ucundaki sözcüklerim. Aldanışlarım var sende.
Hasret, vuslat, ölüm. Zaman akıp geçerken kaybettiğimiz bir kaç anı geliyor fikrime ve ben kayboluyorum. Bir şem gibi karanlığımı aydınlatan sen; ne zaman söner ateşin, kestiremiyorum. Aydınlığına bırakıp kendimi zaman teslim etsem. Olmuyor sitare. Korkuyorum. Sırf yanmanın verdiği heyecan mı bu sana, yoksa beni aydınlatmak mı niyetin? Oturup başına korkularımı söndürerek bitişini mi izleyeyim?
Bu karanlık çok ıssız sitare. Kaybolup gidiyorum hatıralar içinde. Olmayan olduramadığımız… Halbuki bak! Ne de çok almışım seni hayallerime. Hayaller ışık olur mu sitare? Onlar kurtarabilir mi beni? Gerçekliğini. Bir meltem gibi gözlerini. Ruhumu okşayan aynı kaldırımda yürüme hevesini… Bu aralar mahzun elemli şeyler duymaktan çekiniyorum senden. Kaçıyorum. Uzaktan bakacağım ışığına. Altında pervane olmaya korkuyorum. Kanatlarım tutuşacağından değil, seni söndürmekten… Kırgın oluyor musun bana? Kırılma. Aşkın zamanlardır aşığım sana. Aşkın ne tür bi musubet olduğunu anlarsın sen. Şiir seversin vesselam! Kalplere dokunan sözler var senin adında. Anlıyorsun beni değil mi? Bir yankı yüreğime gülüşünü işliyor. Sevgimin en ağır yenilgisini yaşıyorum. Kokun tütemiyor burnumda. Memlekete sevdam artıyor. Dağına taşına toprağına. Memleketim sen mi oluyor, yahut sen mi memleketimsin bilmiyorum.
Senin yüreğinde bin yıllık meskenlerim var benim.
Hatice Kurtipek