Üç noktalarla bitiyor her şey bir gün tamamlanır umuduyla…
Sessizce yaklaştı acılar yanıma; yüreğimden kocaman boşluklar açıp gittiler, geldikleri gibi sessizce olmadı gidişleri kimsenin duymadığı ama benim kulaklarımı sağır edercesine feryatlar yükseldi yüreğimden. Tanrı misafiri gibiydiler ansızın girdiler hayatımın içine ve anlamadan daha ne olduğunu gittiler.
Kırıldım, incindim; hiçbir kelimeyle anlatılamayacak, anlaşılmayacak şeyler, yasarken acıttığından daha çok acıtır anlatmak. Çaresizliğini bir başkasının gözbebeğinde görmek daha da yorar insanı. Cam kırıkları olsaydı yolun üstünde basıp geçebilirdim ama can kırıkları, kalp kırgınlıklarıyla devam edemiyor insan düşüp kalıyor bir yerde.
Tekerrür ediyor hayatımız bitti dediğimiz an yeniden başlıyor en baştan. Her seferinde daha da büyüyor korkular ve daha da azalıyor içimizdeki o çocuk masumiyeti. Bilinmezliklere doğru yürüyorum, kayboluyorum cevabını bulamadığım sorular üstüme gelirken. Eksilerek büyüyorum, ileriye doğru attığım her adımda geçmişin yükünü taşıyorum sırtımda.
Ne de çok şey biriktirmişiz içimizde, büyütmüşüz yavaş yavaş, acıta acıta. Ne çok kızar oldum kendime o kadar çok suçun failiymişim ki aslında o yüzden ürpertmiyor cezalar. Nedeni yok bazı şeylerin nedensizce yasıyorum.
Geçmiş, geçmiyor eğer yüzleşemediysen, kapatamadıysan hesapları takılıp kalıyor yanı başında. Ama ne var ki alışıyor insan, geçmiyor ama geçmiş gibi yapabildiğimiz için insan değil miyiz zaten. Acıyla büyüyen her çocuk aslında hiç çocuk olmamıştır; biliyorum yaşamamak için yaşamamayı tercih ettiğin anları hissedince çoktan büyümüş oluyor çünkü çocuklar bilmez ki ölümün soğukluğunu, her acıyı dindireceğini…
Bazen o kadar yoruluyorum ki gerçeklerin tekdüzeliğinden olmadığı için şükredeceğim hayallere sığınıyorum. Öfkemi de nefretimi de gözyaşımı da en kuytu köşelerde hayallerimde söndürüyorum.
Öyle bir parça eksik ki hayatımda tamamlayamıyorum ne bitirebiliyorum ne de devam edebiliyorum. Üç noktalarla bitiyor her şey bir gün tamamlanır umuduyla…