Şair ne güzel söylemiş; “yıllar ne çabukta geçti günler arasından” diye… Yapraklar sararmış, güneşin feri azalmıştı. Doruk göreve başlayalı, neredeyse bir yıl oldu. Bu arada işine ısındı. Yunus’un ifadesiyle neredeyse pişti pişecek. Kamu kurumlarında çalışan akranları arasında çevre edinmeye de başladı.
Mevsim sonbahara doğru doludizgin koşuyor.
Günlerden cumartesi!
Şehir kulübü işletmecisi Nazif, gramofona Müzeyyen Senar’dan bir 45’lik koymuş, o muhteşem yorumuyla; “Benzemez kimse sana, Tavrına hayran olayım, Bakışından süzülen İşvene kurban olayım, derken ortalık yıkılıyor.
Sonbaharın ayak sesleri de Müzeyyen Senar’a eşlik ediyor dense abartı sayılmaz. Zira sararan yapraklar ufak ufak kovalamaca oynamaya başladı bile…
Doruk’ta şehir kulübü önündeki bahçede, tahta masaya inat; sağlık memuru Yusuf’la tavla oynuyor…
Kulübün müdavimleri masaları kuralı bir hayli olmuş.
Kimi briç oynuyor, kimi konken çeviriyor. Çayların biri gelip öteki giderken sigaralarında bir sönerken öteki yanıyor.
Tavla kızışmış.
-hadi kemik gel bi düşeş
-yok gele
– atılan kahkaha, keyifler yerinde falan derken gün öğleyi geçti.
Oyun kızışmış, kim galip kim mağlup aşamasına gelmişti ki, yan taraftan santral görevlisi askerin sesi ile oyundan koptular.
Köseler köy muhtarı, görüşmek istiyormuş.
Köyde vukuat varmış.
Onu İhbar edecekmiş.
Doruk Tavla oynamayı bıraktı, Yusuf’a teşekkür etti, doğru odasına çıktı. Telefonun kolunu çevirdi, muhtarı ver koçum dedi.
Zaten Muhtar hattan ayrılmamış, irtibat hemen kuruldu. Muhtar önce nezaketen hal hatır sordu sonra, sadede geldi.
Köy halkından Mehmet Kiraz adında bir genç, reşit olmayan bir kıza tecavüz etmiş dedi, Doruk, sanık bir yere kaçmasın göz kulak ol, hemen geliyorum deyip lafı uzatmadan telefonu kapattı.
Zile dokundu, gelen nöbetçiye; Eyüp Onbaşıya söyle, Mustafa, Hakan ve Dursun’la birlikte kuşanıp gelsin emrini verdi.
Tekrar santrali aradı, Bölük Komutanı ile görüştürmesini istedi.
Komutanla irtibat kurulunca, kısaca olayı özetledi, olaya gitmek için hazır olduğunu ifade ettikten sonra, Kaymakam beyden Makam aracını alabilirsek olay yerine intikal hızlanır diye de öneride bulundu.
Kısa süre sonra, İlçe Kaymakamının makam aracı, Bölük Komutanlığı önündeydi.
Vakit kaybetmeden hareket edildi.
Köseler köyü, Kıbrısçık Beypazarı yolu üzerindeydi.
Yol staplize yol olmasına rağmen fena değildi. Kısa süre sonra köye varıldı. Muhtar, iki aza ve köy bekçisi de, köy girişinde, jandarmayı bekliyordu.
Doruk, İhtiyar heyetini görünce durdu, jeepten indiler, kısa bir tokalaşmanın ardından, sanık elimizde mi diye sordu, Muhtar olaydan sonra sanık kaçmış dedi.
Hep birlikte, sanığın evine gidildi. Kapı çalındı açan olmadı. Pencereye vuruldu bakan yoktu. Yakınları da hiç görülmemiş dedi bekçi…
Doruk, Askere emir verdi, kapıyı açın! Bekçi gitti bir levye demiri buldu geldi. Kilidin olduğu yere baskı yapıldı ve çok zorlamadan kapı açıldı. Muhtar, iki aza, köy bekçisi eşliğinde evde arama yapıldı. Ev boştu, sanık ve sanık yakını olmadı gibi, suç unsuru bir şeyde yoktu.
Aramadan sonra, olayla ilgili tutanak hazırlandı, kapı asma kilit bulunup geri kilitlendi ve anahtar muhtara tutanakla teslim edildi.
Nere gidebilir, nerede saklanır, köy içinde ve dışında akrabaları var mı vs kısa bir durum muhakemesi yapıldı. Mevcut devriye ikiye ayrıldı, Muhtar Doruk’la uzak mesafeleri aramak için giderken Bekçi ve iki aza köy içinde olması gereken yerlere bakacaklardı.
Neyse ki Kiraz, jandarmayı çok yormadı! Sarıkaya köyündeki teyzesinin yanına kaçmış! Akşam olmadan ele geçti.
Köyden tecavüze uğrayan mağdur ve yakınları da köydeki bir kamyona bindirilip hep birlikte ilçeye dönüldü.
Ondan sonra yapılan işler rutindi.
Mağdurun muayenesi, sanığın doktor raporu mağdur ve velisinin ifadesi, sanığın ifadesi derken hazırlık evrakı akşam olmadan ikmal edilmişti.
Sanık suçunu hiç inkâr etmedi. Kızın yaşı küçük olmasına rağmen evlenmek istiyormuş, zaten bölgede genç kızlar evlenmek için reşit olmayı beklemezmiş vs diyerek suçu kabullendi.
Mağdure ifadesi alındıktan sonra, pazartesi gün getirilmek üzere aile teslim edildi. Sanık nezarete alındı. Pazartesi sabahı, mağdure ebeveyni, sanık evrakıyla birlikte C. Savcılığına mevcutlu olarak teslim edildi.
Duruk kendince yine iyi bir iş çıkartmış, olayı sürüncemede bırakmamış, yasal gereğini bihakkın yapmıştı.
Duruşma sonunda sanık tutuklandı. Bundan sonrası mı Türk Milleti adına yargılama yetkisi olan yüce mahkemenin göreviydi.
…/…