Meleğin kanadından koza örmüş tırtıl bir gün rengarenk boyanmış kanatlarıyla geçmişin zincirini kırıp geleceğe doğru uçacaktı. Ama gölgeleri ona sımsıkı sarıldı ve geçmişin karanlık mağarasından geleceğin gül bahçesine uçamadı. O tırtıl ile beraber çocukluğumu da kara toprağa gömdüm, belki bir gün umutla sulanıp çiçek açar diye. Ama o, kapkara bir sarmaşık misali boynuma dolandı ve ruhumu çürüttü. Geriye kalan tek şey ise pırlantadan yapılmış bir çift gözün ardındaki paslanmış bir zihindi. Tıpkı kanatsız bir melek gibi ne topraktan yapılmış yorganla üstümü örtüp derin bir rüyalar kuyusuna atlayabiliyor ne de nefes alamadan ceset gibi yaşamanın açtığı yarayı sarabiliyordum. Artık hiçbir iksir kanatlarımı yeniden tasarlayamaz.