Kalbimin devasız yaralarında bir tek senin ayak izin var; kalbime basıp güllerimi bile kül ederken sevda durağının şarkı söyleyen çaresizliğini bile duymadan gittin. Hiç değişmedi kalbimde yerin; biliyorum. Hep acıtıyor, hep incitiyor, hep öldürüyor ve ben seni unutmaya çalıştıkça her gün daha fazla seviyorum. Sen olmadan da güzel severim ben; hem de öyle bir severim ki bu da beni kalbinde padişah ilan etmiş, Gönül fethinde her şeyini alarak savaştan galip çıktım dersin.
Sana çok kızgınım. Ben seni bu kadar güzel sevebiliyorken nasıl olur da gidersin başkalarına? Ben seni, bende hayat boyu yaşatırken sen nasıl olur da nefes alırsın bensiz? Canım ortadan ikiye ayrılırcasına çok acıyor. Bilmiyorsun, bilsen de anlamazsın; biliyorum.
Her gece isimsiz hasretimin Kaya’ya çarpar gibi bana çarpıp her tarafımı yara bere içinde bıraktığı sonsuzluklarda sensiz nefes alıyorum. Aptalsın! O kadar aptalsın ki aptalsın işte. Benim senden başka gidecek bir kimsem yoktu; benim sen’imden başka kendimi ait hissettiğim hiçbir yerim yoktu. Gözlerimdeki yaşlara yine aldırma, bu kez biliyorum; sen bana gelmedikçe ben uğramayacağım derbeder Gönül sokağına. Hep seni yaşayarak yalnız sana aittim demeyeceğim. Bu kadar çok sevdiğimi sensizliğimin şahidi olan duvarlara bile söylemeyeceğim. Seni özlüyorum. Kendimden bir parça ayrılmış da kendimsiz kalmışım gibi bir şey. Ben sensizlikte artık kendime bile rastlayamaz oluyorum. Canım acıyor’dan başlayıp hep acıyor’a uzanan derin çığlığım; sevgilim… ben seni çok özlüyorum. Hiçbir şey umurumda değildi, hiç kimse hiçbir şeyim değildi. Tek sen olsan tek sen sevsen tek sen gelsen her mutsuzluk sona ererdi. Kalbimin darmaduman edilmiş ruhsuz misafiri; kendi kalbimde kendime yabancıyım, kendimsiz kalmışım meğer ben…
Hasretin karakola düşüp suçsuz yere nezarethaneye düşmesi gibi bir şeymiş sensiz kalmak. Şimdi görünsen ve artık hiç gitmesen ben hep sana aittim ben hep sende seninleydim hiç gitmedim desen… seni affetmekten korktukça kendimi bağışlayamıyorum. Aptal gibi deli gibi seni çok seviyorum. Gözlerimden sana ait damlalar düşerken gözlerimin bile yalnızca sana ait olduğunu görüyorum. Gözlerim bile yalnızca senin sanki. Perdeyi kapatıp gönlümün sensiz telaşlarını yollayıp seni unutmayı denedikçe kendimde bile sana esir oluyorum.
Sen… benim vefasız mümkün yolların bile imkansız kalmasına fırsat veren deli sahibim; hayatımda bir başkasını daha senin kadar çok sevdiysem aşk namlusunda ölen biçare olayım. Tek seni, hep seni, sadece seni…
Gittin. Zalim yolları da taktın ardına; sevemez miydin? Bu kadar mı harcanmalıydı deli sevdam? Senden nefret ediyorum; çünkü seni hâlâ ölerek seviyorum.
Eğer bir gün kendin gibi gelirsen bana, kalbimin seni affetmesinden korkuyorum. Sen benim canımı acımadan yakan vefasız değil misin? Kaybettiğim adımlarıma iştirak edip beni de kendinle birlikte benden gönderen vicdansız değil misin?
Sen… sevgi sultanlığımın bahtiyar yalancısı; seni çok özledim. Bir gün yeniden seninle dirilmek düşerse bahtıma bil ki ben sensiz bile seni hep çok sevdim. Her saniye, her dakika; her salise ve her solukta unutmaları unutarak… aptal yârim… günahı boynuna yazıklar gönderiyorum bizce sana, bizi harcadığın için. Bozuk para muamelesi gördürdü vicdansızlığın bana; oysaki ben seni milyonlara değişmezdim. Aptal yârim; sensiz seni düşünerek öldüğüm yârim; seni her defasında daha çok severek bil ki ben yine kırgınlığımın bela türkülerinde senin için yok oluyorum…
Dilâra AKSOY